Runtalya 2023

Hepimiz için çok zor geçen bir Şubat ayını geride bıraktık. Gördüğümüz, tanık olduğumuz ve izlediğimiz görüntüler psikolojilerimizi alt üst etti. Uzun bir dönem ruh sağlığımızı korumakta zorlandık. Şubat’ın 6’sı Pazartesi gününün sabahında aldığımız haber hepimiz için kötü bir dönemin başlangıcı oldu.

İlk etapta vahametin boyutunu algılayamadık veya algılamak istemedik. Görünenden daha küçük ölçekte hasara neden olmasını dilediğimiz bir deprem felaketinin yaşanmakta olduğuna kendimizi inandırmak istedik. Fakat saatler geçtikçe ortaya çıkan tablonun gerçekliği büyük bir buhran yarattı. Yaklaşık 500 senedir suskun kalan fayda biriken devasa enerjinin boşalması sonucunda yaşanan deprem 10 ili etkilemiş, on binlerce insan enkaz altında kalmıştı. Sosyal medyanın yaygın kullanılmasının etkisiyle yaşadığımız bu acı toplumsal hafızada derin bir yarılma yarattı. Enkaz altındaki insanların yardım çığlıkları Twitter ve İnstagram postlarını doldurdu. O günleri tekrar yaşamayı, anmayı ve hatırlamayı hiçbirimiz istemiyoruz. Diğer taraftan liyakatsiz, işbilmez yığınların bizlere yaşattığı rezilliklere de tanık olduk. Bunları asla unutmayacak ve unutmamakta özellikle direneceğiz.

Bu acının üstüne spor yapacak motivasyonu bulmak tabi ki çok zor oldu. Ben bir süre dinlenmeye çekildim. Sadece deprem bölgesinden gelen haberler, yardım organizasyonlarına katılım ve ihtiyaç sahiplerine ulaşmak gibi işlerle ilgilendik. Felaketin ilk günlerindeki toplumsal dayanışma herkesin yüreğini ısıttı. İlerleyen günlerde yıpranan sinirlerin, bozulan psikolojilerin düzelmesi adına hayatın olağan akışına yavaş yavaş dönmesi elzem bir hale geldi. Daha iyi organize olabilmek, daha iyi dayanışabilmek için hayata dönmek ve rutinlere tutunmak gerekiyordu. Antrenmanlara yavaş yavaş döndük ve zaman içerisinde rutinleri yeniden yakaladık.

Tabi antrenmanlara dönsek bile kimsenin yarışacak enerjisi yoktu. Ben bir süre yalnız antrenmanlarımı sürdürdüm. Bir anlamda antrenman demek uzun düşündelere dalmaya fırsat bulabilmek demek. Uzun düşüncelerle kendi ruhumu ve benliğimi dinlediğim antrenmanlarla hayatın normal akışını yakalamaya çalıştım. Felaketin ilk sıcak günlerinin geride kalmasıyla birlikte yarışların yapılması veya yapılmamasıyla ilgili görüşler sarf edilmeye başladı. Felaketin ilk sıcak günlerinde spor müsabakaları süresiz ertelenmişti. 2-3 hafta sonra yaraları sarmanın hayatı mümkün mertebe normal akışına sokmak ile gerçekleşebileceği düşüncesiyle sportif etkinlikler yeniden yapılmaya başlandı. Bağımsız organizasyonlar için ise tartışmalar bir süre daha devam etti.

Runtalya koşusu için de etkinliğin iptal edilmesi gerektiği görüşünde olanlar vardı. Bence sportif etkinlikler, yaşanan bir felaketin ardından yıpranmış psikolojileri düzeltmek adına yapılabilecek en vakur, en saygı dolu ve en estetik programlar. Bir koşu yarışında bir konserde olduğu kadar eğlenmez veya bir anma etkinliğindeki kadar acıya bulanmazsınız. Acıyı hafifletmek ve hayatı normalleştirmek için bir saygı duruşudur aslında spor yapmak. Bu düşüncelerle Runtalya’nın yapılmasını, ülkenin dört bir yanından koşucuların bir araya gelmesini ve müziksiz, eğlencesiz ve sessiz şekilde yapılan yarışın gerçekleştirilmiş olmasını çok doğru ve yerinde bulduğumu söyleyebilirim.

Yarış

Zor bir dönemin geride kalması ve bu dönem boyunca istediğim seviyede antrenman yapamamış olmanın etkisiyle Runtalya yarışında hedef süre koşma fikrinden sıyrılmıştım. Bu yarış benim için sadece gidip katılacağım bir anma etkinliği statüsüne ulaşmış durumdaydı. Sadece gidip katılmak, start almak ve koşmak istedim. Aklımda bir hedef süre veya strateji yoktu. Start sonrası durumuma göre bakmayı düşündüm. Yarıştan önceki akşama kadar güncellenen hava durumu raporları yağmurlu bir yarış olacağını söylüyordu. Açıkçası yağmur altında sırılsıklam koşmayı hiç göze alamıyordum. Havanın yağışlı olması durumunda hiç koşmamayı bile düşündüm.

Antalya bildiğiniz gibi, deniz, kum, dalgalar güzel.

Pazar sabahı Antalya’da kapalı bir havaya uyandık ama yağış ihtimali akşam saatlerine ötelenmişti. Koşu için terletmeyen güneşsiz ve rahatsız etmeyen yağışsız ideal bir hava vardı. Start noktasında Adana’daki YM sürem olan 1:50’nin üzerine çıkmanın makul bir hedef olduğunu düşünmeye başladım. Açıkçası koşu için böylesine ideal bir havanın yaşanıyor olmasının hakkını vermek, biraz da kişisel rekoru ilerletmekten geçiyordu. Bunun için ortalama 5:00 pace ile gitmem gerektiğinin farkındaydım.

Geçen yıl da aynı parkurda Runtalya yarışını koşmuştum. Bu yıl caddelerde sadece koşan ayakların asfalta vurduğunda çıkardığı seslerin olması ayrıca güzel hissettirdi. Hiç müzik yoktu. Bedenlerimiz yoruldu ama ruhlarımız dinlendi. Eminim ki herkes koşu boyunca kendiyle buluşmuş ve benliğiyle baş başa kalıp düşünmüştür. Benim için çok yalınlaştırıcı, sakinleştirici ve arındırıcı bir etkinlik oldu.

Antalya’nın güzel caddelerinde 5 pace hızımı koruyarak koştum. Yarış içerisinde hedefimi 1:45 olarak belirledim fakat son 5 km içerisinde yorulduğumu hissettim. Eksik beslenme veya başlarda gerektiğinden hızlı koşmamdan kaynaklanmış olabilir. Çok da önemli değil. Son 5 km’de bu nedenle 5:15’li pacelere doğru biraz yavaşladım. Finish çizgisini geçtiğimde saatim 1:47’yi gösteriyordu. Rekorumu 3 dk kısaltmış olmam benim ve bu yarış için ideal bir ilerleme oldu.

Sonuç ve Hedefler

Son 1 sene içerisinde koşuda hayal etmekte bile zorlandığım bir noktaya geldim. 5 pacelerle 21km koşmak bana başlarda çok uçuk geliyordu. Yeterince emek verince her şeyin olabildiğini yaşayarak bir kez daha görmüş oldum. Bundan sonrası için yaşanacak ilerlemeler daha yavaş olacak. 6 ay sürede 5:30 pace’ten 5:00 pacelere inilebiliyor belki ama 4:30’a inmek gibi benzer miktardaki ilerlemeyi sağlayabilmek birkaç yılımı alabilir. Zirveye yaklaştıkça kat edilen her bir metrenin bedeli ağırlaşıyor.

Gelibolu triatlonu bu sezonun ana hedefiydi. Yarış iptal oldu. Dolayısıyla geriye Eylül’de İstanbul’da yapılacak olan Challange Istanbul yarışı kaldı. Standart mesafede olacak bu yarış benim için sezonun ana hedefi olacak. Bunun yanında programıma uyması halinde Eğirdir ve Balıkesir triatlonlarına katılmak istiyorum. Ironman, belki. 🙂

O tarihe kadar antrenmanlara devam. Bu blogda ise sportif gelişimi odağına alan teknik içerikli yazılar yazmaya vakit buldukça devam edeceğim. Görüşmek üzere.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s